28 Şubat 2012 Salı

PLAZALARA SÜT SAĞMA ODALARI İSTİYORUZ



Bu ülkede herkesin her konuda bir fikri var madem bu da benim fikrim, benim talebim...Devlet ilk 6 ay anne sütü diye her yerde yayınlar yapıyor, anneler anne sütüne teşvik ediliyor, bu annelerden bir kısmı mecburen 3-4 ay sonra işe başlamak durumunda kalıyor.
Yasalar anneye 8 hafta izin hakkı verdiğinden ilk 6 ay anne sütü vermek için  anneler süt sağmak durumunda kalıyorlar. İş yerinde hijenik olmayan ortamlarda, tuvalet köşelerinde, boş toplantı odalarında  süt sağmaya maruz bırakılıyorlar. Anneler, süt sağmaya çalışırken içerinin boş olduğunu düşünen bir sürü kişi kapıyı zorluyor, tuvalette süt sağan anneler girene çıkana laf anlatmak durumunda kalıyor...

Bunu okuyan anne olmayan bayanlar ya da erkekler ne var bunda sağsın işte  diyebilirsiniz,ancak süt sağmak öncelikle mahrem bir olay.Ayrıca anneyi geren, sağarken de son derece sıkıcı bir iş.Üstüne üstlük olur olmaz  yerde süt sağmak zorunda bırakılmak  bir süre sonra anneyi işyerinde süt sağmaktan soğutuyor ve sağılmayan süt de bir süre sonra azalıyor ve en sonunda da bitiyor.Bebekte en ihtiyacı olan dönemde anne sütünden mahrum kalıyor.

Halbuki içerisinde helikopter pistinden, starbucksa, kuaforden restauranta kadar herseyin bulunduğu plazalarda süt sağma odaları yapsalar; söyle temiz, ferah, herkesin dandun içeri giremeyeceği,klasik müzik çalan,süt sağarken dergi karıştırabileceğiniz, içerisinde sütünüzü çıkarken alabilmeniz için bir de buzdolabı olsa güzel olmaz mı? Hatta hayal bu ya içinde süt sağma makinesi  de olsa hastane modeli,  anne sadece  hortum ve pompayı taşısa..Anne öğle tatilinde sandviciyle gitse bir yandan süt sağsa bir yandan öğle öğününü yese, NASIL OLUR???
Bence harika olur, hatta fabrikalarda da olsa böyle odalar,üniversitelerde, devlet dairelerinde,kısaca  annelerin ihtiyacı olan her yerde olsa...Anneler işte böyle teşvik edilse anne sütü vermeye...Bakın o zaman ne kadar mutlu mesut süt sağıyor anneler, bebekler besleniyor...

GÖZ ENFEKSİYONU İLE DE TANIŞTIK


Bugün oğlumun bakıcısı telefonda Aksel'in gözünün kızardığını ve çapaklandığını söyledi. Acemi anne olunca onu da panik yapmamak için tamam sen Aksel'in ellerini temiz tut, kendi ellerini de ben sana döneceğim diyerek hemen güzel komşularımdan İpek'i aradım. Bu yazı vesilesiyle  acemi annelere ve ilk çocukla ikinci çocuk arasında ara veren annelere de tavsiyem sizden 1-2 yıl kadar önce doğum yapmış komşularınız, arkadaşlarınız olsun. İnanın hayatınızı çok kolaylaştırıyorlar. En azından en panik anınızda sizi rahatlatıyorlar.Hatta benim komşularım ilacını bile neredeyse reçeteye yazacaklar ))))) İpek bunun çok normal olduğunu,kendi çocuklarının da çeşitli kereler bu enfeksiyonu kaptığını, özellikle nezleden sonra görüldüğünü, sebebinin ise sümüklü ellerini gözlerine sürmesi  olduğunu söyledi.

Bir süre sonra  Aksel'i doktora götürmek için gittiğimde karşılaştığım manzara beklediğimden daha kötüydü. Oğlumun tek gözü kapanmış ve  şişmişti. Üstelik gözünün etrafı da sanki yumruk yemiş gibi kızarıktı. Onu o halde görünce içim parçalandı, neyseki oğlumun umrunda değil etrafla ilgilenmeye ablasıyla oynamaya devam ediyordu.

Doktor 4 saatte bir damlatılacak bir damla ve gece yatmadan önce sürülecek bir krem verdi. Bu mikrobun çok bulaşıcı olduğunu bizim de kapma riskimiz olduğunu söyledi ve olursa diye bize de bir reçete yazdı...


Böylece nezle gripten sonra ikinci hastalığımızı da karşılamış olduk. Aynen dedikleri gibi anne sütü kesildikten sonra hastalıklarla başetmeyi öğrenmelisiniz uyarıları da doğru çıktı...Ne diyeyim Allah beterinden saklasın,Allah dermansız dert vermesin hiçbirimize...

27 Şubat 2012 Pazartesi

ANNE SÜTÜ BANKASI KURULUYOR

Bakınız ülkemizde güzel şeylerde oluyor.

ANNE SÜTÜ BANKASI KURULUYOR
ANNE SÜTÜ BANKASI KURULUYORİzmir'de çocuklar için bir ilke imza atılıyor. Türkiye'de ilk defa İzmir'deki Dr. Behçet Uz Çocuk Sağlığı ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kurulacak Anne Sütü Bankası sayesinde prematüre ve yenidoğan bebekler artık mama yerine annelerinin veya gönüllü süt annelerinin vereceği süt ile beslenecek. Bankanın bir çok işlevi olacak. Prematüre ve Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi'nde yatan ancak anne sütü olmayan veya yetersiz kalan bebekler de bankadan alınacak sütle beslenecekler.
Gönüllü süt anneler ise hastaneye gelip anne sütü bulunmayan minik yavrular için sütünü bağışlayabilecek. Bankada pastörize edilecek bu süt, mama ile beslenen bebeklere şifa kaynağı olacak. Çocuk Hastanesi'nde tedavi gören annesi olmayan bebekler de gönüllü annelerin verdiği sütlerle sağlığına kavuşacaklar. Eğer, İzmir'de anneler uygulamaya yoğun ilgi gösterirse, eldeki fazla sütler diğer kamu hastanelerde aynı durumda olan bebekler için de kullanılacak.

ÖLÜM AZALACAK

Çocuk Hastanesi bünyesinde bankanın hastane karşısındaki poliklinik binasının en üst katına kuracaklarını belirten İzmir İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet Özkan, "Projeye çok kısa zamanda hayata geçireceğiz. Türkiye'nin ilk Anne Sütü Bankası'nı İzmir'de kuracağız" dedi.
Avrupa'da bir çok ülkede birden fazla bulunan Anne sütü bankacılığı sistemini Türkiye'de kurmak amacıyla İtalya'dan İzmir'e gelen Çocuk Hastanesi Yenidoğan Klinik Şefi Doç. Dr. Sertaç Arslanoğlu ise, "Anne sütü bu bebeklerimiz için yaşamsal önem taşıyor. Anne sütü enfeksiyon oranlarını ve buna bağlı olarak da bebek ölüm oranlarını azaltıyor" dedi.

İTALYAN SİSTEMİ

Avrupa'daki bir çok ülkede yıllardır var olan Anne Sütü Bankacılığı uygulaması Türkiye'de ilk defa İzmir'den başlatılacak. Avrupa Anne Sütü Bankaları Derneği Başkan Yardımcısı ve İtalyan Anne Sütü Bankaları Derneği Bilimsel Koordinatörlüğü görevlerini yürüten Yenidoğan Uzmanı Doç. Dr. Sertaç Arslanoğlu, yaklaşık bir ay önce Sağlık Bakanlığı tarafından Dr. Behçet Uz Çocuk Sağlığı ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Pramatüre ve Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi Klinik Şefliği'ne atandı. Çocuk Hastanesi'nde asistanlık görevini tamamlandıktan sonra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yenidoğan uzmanlığını alan Arslanoğlu, 2002 yılında yenidoğan ve yenidoğan beslenmesi konularında çalışmaları yapmak üzere İtalya'ya gitmişti. Avrupa'da bir çok ülkede Anne Sütü Bankacılığı konusunda da çalışmalar yapan Arslanoğlu, aynı sistemi şimdi yenidoğan öğretim üyeleri ile birlikte İzmir ve Ankara'da kurmayı planlıyor.

TAKLİT EDİLEMEZ

Anne sütünün benzersiz besinsel kompozisyonu, içerdiği hormonlar, enzimler, enfeksiyona karşı koruyucu maddeler, büyüme faktörleri ile yeni doğan bir bebeğin sağlıklı büyümesi ve gelişimi için eşi olmayan ve taklit edilemeyecek bir besin maddesi olduğunu belirten Doç. Dr. Sertaç Arslanoğlu ise, "Anne sütü ile beslenme, günümüzde, yeni doğan ve süt çocukluğu döneminde enfeksiyon ve enfeksiyona bağlı hastalık ve ölümleri azaltan en etkin yöntemdir. Özel besin ve destek gereksinimi olan prematüre bebekler için gönüllü anne sütü kullanımı yaşamsal bir öneme sahiptir. Anne sütü ile beslenme, prematüre bebekleri enfeksiyonlardan korumakla kalmayıp, uzun-donem zihinsel gelişimi iyileştirmekte ve kalp-damar sağlıklarını da olumlu etkilemektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı, uluslararası otoriteler tüm yeni doğan bebekler için olduğu gibi, prematüre bebekler için de ilk seçilecek besin maddesi olarak anne sütünü, anne sütünün olmadığı ya da yetmediği durumlarda ise gönüllü süt annelerinin sütünü önermektedirler" dedi.

"En yakın zamanda bankayı kuracağız"

Türkiye'de ilk defa Anne Sütü Bankası'nın İzmir'de kuracaklarını belirten İzmir İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet Özkan, bankayı en kısa zamanda Çocuk Hastanesi'ne bağlı poliklinik binasının en üst katında oluşturacaklarını açıkladı. Müjdeli haber hakkında Yeni Asır'a açıklamada bulunan Dr. Özkan, "Örneğin anne doğum yapıyor. Bebek ile anne kilometrelerce uzaklıktaki iki hastanede yatıyor. Böyle bir durumda anneden alınacak süt, pastörize edilip, bankada saklanacak. Süt gerektiğinde tedavi gören bebeğe verilecek" dedi.
Çocuk Hastanesi'nde şu an pramatüre bebeklerin hazır mamayla beslendiğini vurgulayan Dr. Özkan, şunları söyledi:
"Şimdi pramatüre bebeklerimiz, annelerinin veya gönülü süt annelerin sütleri ile beslenecek. Annesi olmayan bebeklerin sütlerini gönüllü süt anneler tarafından karşılanmasını planlıyoruz. Gönülü süt anneler, fazla sütlerini banka için verecekler. Sütler kuracağımız bankadaki cihazlar tarafından pastorize edilecek. Ve uygun koşullarda saklanacak. Annesi olmayan bebeklerin süt ihtiyacı da bankamızdan karşılanacak."

"Avrupa ülkelerinde yaygın bir uygulama"

Pramatüre beslenmesinde ana menünün anne sütü olduğunu vurgulayan Dr. Behçet Uz Çocuk Sağlığı ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Prof. Dr. Nurettin Ünal, "Prematüre bebeklerimizi ağızdan biberonla özel mamalarla besliyoruz. Aslında ideali anne sütü ile beslenmesidir. Anne Sütü Bankacılığı Avrupa ülkelerinde çok yaygın. Şimdiye kadar bu durumdaki bebeklerimize ağızdan besleneceği zaman mama veriyorduk. Şimdi o bebekler annelerinin veya gönüllü süt annelerinin sütleriyle beslenecekler. Bu proje pramatüre ve yenidoğan bebekleri için planlanıyor. Anne sütü bebeklerin bağışıklık sistemlerini kuvvetlendiriyor. Sertaç Arslanoğlu'nun hastanemize gelmesi büyük bir kazanç" diye konuştu.

TÜM DÜZENİMİZ BOZULDU


Bebekler rutini sever başlıklı yazımda bahsetmiştim bebekler aynı saatlerde aynı şeylerin yapılmasından güven duyarlar. Biz de bu bilinçle 8,5 aya kadar rutinlerimizi üç aşağı beş yukarı uygulamayı başarabilmiştik. Ta ki Aksel grip olana kadar... Burun akıntısı, öksürük, burun tıkanıklığı,üzerine de diş sıkıntısı derken geceleri düz yerde yatmak istemediğinden bebek arabasında uyuttuk, kucağımızda dolaştırdık, ağlamasın diye elimizden geleni yaptık. Yani tüm kurallarımızı, rutinlerimizi alt üst ettik bir hastalıkla..Neyseki oğlum çabuk atlattı hastalığı ancak bebek arabasında uyumayı, kucakta dolaştırılmayı, kucakta pışpışlanmayı öyle sevmiş ki bunlardan bir türlü kopamadı. Ben de yeni yeni iyileşiyor diye kucağımda uyuyana kadar dolaştırmakta bir sakınca görmedim,kıyamadım daha doğrusu ta ki dün babası uyutma gafletinde bulunana kadar Aksel'i...

Aman Tanrım! Babası yatağa bırakıyor Aksel ağlıyor, babasu tekrar kucakta biraz dolaştırıyor, yatağına bırakacak tam bir hamle yapıyor, Aksel kıyameti koparıyor...  Bana kalsa annelik güdüsü kucakta sakinleşene kadar dolaştırır Aksel'i, üstüne bebek arabasına koyup ileri geri sallayarak uyuturdum, maksat çocuğum yıpranmasın, hemen uyusun. Ancak  babası bu hastalık şımarıklığından bir an önce çıkmazsak bundan sonra gecelerimiz böyle geçecek diye beni de korkuttu. Akşam 2 saat ağladıktan sonra zar zor uyuttuk, ancak  geceyarısı 2'de uyandı ki sabah 6'ya kadar. Sanki akşam beni oyuna getirip uyuttunuz, şimdi kalkın rövanşımız var der gibi sabahı sabah ettik...

Normalde sabahları 7'de bizi uyandıran Aksel Bey bu sabah 8.30'da ablası tarafından uykusu düzeni iyice bozulmasın diye güç bela uyandırıldı.Tabi öğlen uykusu ara uyku derken oğlum uykusunu aldı fazlasıyla,biz ise haftanın ilk günü zombi gibi işe gitmek durumunda kaldık.
O kadar uğraşıyoruz bebeklerimiz bir düzene girsin diye, hastalıkla tüm düzenin kuralın uçup gitmesi, herşeye yeniden başlamak çok fena değil mi? Varsa bir bilen bunun çaresini bizi de aydınlatın sevgili anneler babalar....

UYKU OYUNCAĞI


Henüz hamileyken eşimin annesi elime bir peluş kuzu tutuşturdu;bu dedi doğacak bebeğinin ilk oyuncağı olacak.  Aksel doğduktan sonra peluş kuzuyu hep yanına koyduk, üzerine Aksel'in kendi kokusu sinsin diye. Aksel 3 aylık olduğunda artık kuzusuna sarılıp yatan, onu ağzına alan, onunla oynayan, onunla iletişim kuran  bir bebek oldu. Şimdilerde biz bir yere giderken unutulmaması gerekenler içinde en önemli materyalimiz. Bezini ,biberonunu unutsak  alırız yenisini ancak kuzumuzun yerine hiçbirşeyi koyamayız. Nereye gidersek gidelim huysuzlandığında,uykuya dalmakta zorluk çektiğinde, kuzusuna sarılmak oğlumu sakinleştiriyor.

Özge'nin Notu:Aradan 18 ay geçti, Aksel ilk günkü gibi uyku oyuncağına bağlı...Onsuz uyumaz,onu kimseyle paylaşmaz.Kuzusu onun ilk arkadaşı, sahiplik duygusunu taktığı ilk özeli....
Bebeklerin uyurken sabit bir oyuncağı olması ve ona sarılması uyurken ya da yeni bir yerde uykuya daldıklarında kendilerini güvende hissetmelerini sağlıyormuş. Bu nedenle bebeklere doğumdan itibaren sabit bir oyuncak vermek (teddy bear gibi) onların gelişimi açısından çok faydalıymış sevgili anneler.Bu nedenle eşimin ailesinin ailemize kattığı bu kuzudan dolayı kendisine müteşekkürüm...

23 Şubat 2012 Perşembe

BEN BUNLARLA BÜYÜDÜM

Çocuklarımızla yatıp çocuklarımızla kalkarken  biraz da kendi çocukluğumuza gidelim istedim





 Çocukluğumdan aklımda kalan tadıyla bır zamanların efsane sakızı




Gölgelerin gücü adına güç bende ARTIK!!!!!!!!!!!





 İlk okuma kitaplarımız Cin Ali serileri....Elinde olan varsa satın almaya hazırım....





Ne çok oynardık gazoz kapağı oyuçnunu...Bakkalların önünden gazoz kapağı toplardık




 Benim çocukluğum kiraz ağaçlarının tepesinde geçti.
Tenek teneke  kiraz toplayıp akşam bir tepsi kiraz  yerdik...



 
Bakkallarda kilo işi alınırdı. Paket yetmezdi ki  onca çocuğa...


Bu silginin o leziz kokusunu hatırlamayan var mı içinizde....


22 Şubat 2012 Çarşamba

SÖZÜN BİTTİĞİ BİR İLAN :(

Anneler bilir Nurturia adında bir anne-çocuk sitesi var. Çok kapsamlı bir site. A dan Z ye herşey var, ınternet kullanan tüm anneler de orada. Az önce şöyle bir ilan gördüm;
-----------------------------------------------------------------------------------------------------

150 poşet anne sütünü ihtiyac sahiplerine verilecektir

4 saat önce 
Bir yakınımızın 52 günlük bebegi vefat etti. Buzlumuz bulunan sütleri isteyen anneler bana ulaşsın lütfen. Sütler İstanbul Güngören semtinde.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir süre ilana bakakaldım. Bebeğini kaybetmiş bir anne dolaptaki sütlerini ihtiyaç sahibi başka bir bebeğe vermek için çabalıyor. Başka bir bebeğe can olmak, kan olmak için...

Çok fazla üzerinde konuşmak istemiyorum,bu ilan beni fazlasıyla derinden etkiledi. Bu gece başka bir yazı yazmak gibi bir niyetim de yoktu ancak bu ilanı görünce paylaşmadan edemedim. Niyetim kimsenin gecesini mahvetmek değil sadece canından can gitmiş bir  annenin fedakarlığını gözler önüne sermek...

Başın sağolsun güzel anne....

BAKICIYI KISKANAN ANNELER


Henüz bebeğimiz emerken memeden kesip işe dönen biz anneler bebeklerimizi bakıcılara  teslim ediyoruz. Yatılı, gündüzlü hiç farketmez, bebeğimizin en güzel anlarına hep bakıcılar  tanık oluyor. Tüm gün beraber oyun oynuyorlar, birlikte yemek yiyip birlikte emekliyorlar. Biz anneler ise dört gözle mesai saatinin bitmesini bekliyor,koşa koşa eve gidip uyku saatine kadar olan vakte sığdırmaya çalışıyoruz herşeyi...

Geçenlerde bir arkadaşımın evdeki bakıcıyı bebeğinden kıskandığını ima etmesiyle bu konu üzerinde düşünmeye başladım. Ben de oğlumu 4 aylıkken bakıcısı Fatos ablasına  bırakıp işe başladım. Şanslıydım kı oğluma tüm sevgisini ve emeğini verebilen bir ablası var. Zaman geçtikçe de birbirlerine daha çok bağlanmaya başladılar ve muhteşem ikili oldular evin içinde. Sabah ablasının  odasına girmesiyle oğlumun mutluluk çığlıkları atması onun boynuna atılması görülmeye değer doğrusu...Nedendir bilmem oğlumun bakıcısını kıskanmak hiç aklımın ucundan geçmedi, benim kucağımdan ablasının kucağına atıldığı zamanlarda bile ne güzel, çok iyi anlaşıyorlar diye bundan mutluluk bile duydum. Bütün gününü beraber geçirdiği ablasına karşı mesafeli dursa, ağlasa sanırım bu durumdan şüphe duyardım, birbirlerini sevmediler mi,oğluma yeterince ilgi, sevgi göstermiyor mu diye?

Bir bebeğin karnının doyurulması, altının temizliği, gazının çıkartılmasından sonrakı en temel ihtiyacı sevgidir. Bir bireye bebekliğinden itibaren sevgi vermek,onu sevgiyle kucaklamak,bağrına basmak onun kendine ve dünyaya güvenmesini sağlar. Bu nedenle bakıcıyı kıskanıp eve kıskançlık tohumları atmak, bebeği gereksiz bir kapris yüzünden bu sevgiden mahrum etmek bir annenin bebeğine yapabileceği en büyük kötülüktür diye düşünüyorum. (Bu arada tabi ki kendini evdeki annenin yerine koymaya çalışan, psikopat bakıcılar bu yazının temasının dışında tutulmalıdır)  Hem ister bakıcı, ister komşu hatta baba her kim bebeğinizi çok sevsin,çok şımartsın durum hiç değişmez, siz annesinizdir,O her koşulda sizin kokunuzu tanır ve bir iki cilve ve nazdan sonra yine anneciğinin kollarına atar kendini.Hasta olduğunda anne diye ağlar, sizin eve gelme saatinizde farketmeden mızmızlanır...


O yüzden kıskançlığı bir tarafa bırakalım her kim ki bebeğimize sevgisini veriyor onu baş tacı yapalım sevgili anneler....

20 Şubat 2012 Pazartesi

NOSTALJİK MAMA SANDALYESİ



Ek gıdalara geçişimizle beraber mama sandalyesi  almak da farz oldu. Eşimin ailesinin evinde eşimden kalan ve 7 çocuk büyütmüş bir emektar mama sandalyesi vardı.Yemek yemenin dışında ters çevirdiğinizde sıra olan, icabında  çocuğun oturup resim yapabildiği,oyun oynayabildiği türden  nostaljik bir mama sandalyesi... Bu gidişimizde mama sandalyesine göz koydum, ancak 32 yıldır  evin demirbaşı olan bu mama sandalyesinin evin dışına çıkması sözkonusu olamayacağından konuyu kapattım. Ta ki aynısını ufak bir mağazada görene kadar. Sonuç tahmin ettiğiniz gibi o koca sandalyeyi ta Norveç'ten Türkiye'ye taşıdık. 3 ucak değiştirdik o mama sandalyesi ile...

Ve işte bizim mama sandalyemiz;


Gördüğünüz gibi yüksek olan mama sandalyesinin önünde herhangi bir tabla yok. Aslında genel eğilim çocuğun sofrada aile birlikte yeme  alışkanlığı kazandırmak olduğu için bu tip  önü tablasız mama sandalyeleri  iskandinavlarda  daha tercih ediliyor.Öyle ayarlamışlar ki yüksekliğini, sandalye standart bir masanın içine yerleşiyor  ve bebeğiniz masada sizinle yemek yiyor...

Önü tablasız mama sandalyelerinde en iyi modeli yaratan firma ise  STOKKE...Mama sandalyesinde bir numaralar...



Bu arada annemin evine de Aksel gittiğinde kullansın diye IKEA'nin mama sandalyesini aldık.
Gayet kullanışlı,önünde tablası da var. Ekmekleri ya da elmaları minik minik doğrayıp tablasına       koyuyorsunuz Aksel kendi kendine  yiyor, arabasını sürüyor,  PEPE izliyor...                                   

 Aslında önü tablalı mama sandalyeleri  çok rahat. Alırken şuna karar vermeniz gerekiyor, rahatlık mı prensip mi? Buna karar verdikten sonra gerisi kolay.Bütçenize göre bir model seçmek...

18 Şubat 2012 Cumartesi

SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİM

Aksel'i uyuttuktan sonra internette dolaşmayı, değişik ürünler bulmayı, bunları incelemeyi çok seviyorum. Beğendiklerimi bir klasörde toplayıp,zaman zaman sizlerle paylaşmak çok keyifli.

İşte bunlardan bazılar;

                              Herşey kız bebekler için;şu tatlılığs bakın...
                              Doğum günü elbisesi için çok ideal değil mi?Bayıldım...
                             Çocukluğumun hayal dünyası ve ağaç ev...Hep bir ağaç evim olsun istenmiştim...
                          Ipadde sürekli angry birds oynayan biri olarak bu oyuncaklar benim için....
                           Ve küçük prens....Kerşke bulabilsem de alsam. Bulan bana alırsa parası neyse vereceğim...Çok istiyorum çok...

Kokoş annelikte son nokta...Ben asla kullanmam ama Nur Yerlitaş style,kullananı da takdir eder,bir an için de özenirim bile...

BİR PİŞMANLIK ÖYKÜSÜ

Ben oğlumu 7,5 ay emzirdim. 6 ayı gayet düzenli, son 1,5 ayı ise nescafe niyetine idi. Aksel'in  artık emmek istemediği son zamanlarda süt sağmaktan bendebiyice bıktığım için  sütüm bitti.

Geçen haftalarda starbucksta bir anneyle karşılaştım.Oğlu da Aksel kadardı, ayak üstü sohbet ettik.Annenin 2.bebeği imiş, hal böyle olunca çok daha bilinçli,dersini ilk bebekte almış  bir anne idi şüphesiz. Konu emzirmeden açıldı ve o anne bana  artık emziremediğini, sütünün bittiğini,  zaten işe başladığını ifade etti ve gayet rahat bir tavırla sorun değil dolapta 132 paket süt var dedi.  O an donup kalmışım. 132 paket süt mü depoladınız diyebildim...

İşte o an o bilinçli annenin yerine geçmek istedim. Neden olmasındı ki; doğumdan 15 gün sonra başlansa süt depolanmaya,üşenmeden her gün bir poşet konulsa,bu rakamı tutturmak çocuk oyuncağı idi.

Anne devam etti, hergün düzenli bir biberon süt veriyoruz yatarken, şifa niyetine diye....

Sonra anneyle vedalaştık...

Adını bile bilmediğim o anneden sonra çok pişman oldum,özellikle de bebeğim dün gece diş sancısı çekerken,ona anne sütü veremediğim için...Sütler bol bolken yeterince üzerine düşüp sütleri depolamadığım ve bebeğimi devam sütüne terkettiğim için...

Benimkisi bir pişmanlık hikayesi güzel anneler... Lütfen benim düştüğüm hataya düşmeyin,sütünüz bolsa biriktirin ama böyle bol bol, poşet poşet olsun. Bu sütler bebeğinize ilaç gibi gelecek özellikle diş çıkartırken, grip olduğunda....


Özge

ÇALIŞAN ANNENİN SAĞ KOLU ;SÜT SAĞMA MAKİNASI

Günümüz annelerinin can kurtarıcısı süt sağma makineleri sayesinde sütlerimizi depo ederek bebekten biraz olsun uzak kalıp normal yaşama karışabiliyor ya da iş hayatına dönceksek de en azından bebeklerimizi anne sütünden mahrum bırakmamış oluyoruz.

Ben doğum yaptıktan hemen sonra aldım süt sağma makinasını. Aksel emerken sürekli uyuyakaldığı için sütümü artırmak için kullandım ilk başlarda.  Aksel 40 günlükken gittiğimiz yazlığımızda sütleri sağarak zaman zaman anneme bıraktım Aksel'i. Ne yalan söyliyim biraz nefes almak, bebekten ayrı kalmak hiç de fena gelmemişti. İşe başladığımda ise artık süt sağma makinası ile dolaşan bir anne oluvermiştim.

Ben Ameda marka süt sağma makinası kullanmıştım. Biliyorum bu konuda anneler çok kararsız kalıyorlar. Philips Avent mi alsak,Ameda mı alsak Medela mı alsak ? Ben Ameda'dan çok memnun kaldım. Hızlı sağan bir makinaydı. Aynı anda iki gögüsü de sağabiliyorsunuz, gerçi bunun ne kadar kullanıldığı tartışılır,ben pek kullanmadım bu özelliği mesela. Bunun dışında ufak olduğu için bavuluma atıp yurtdışlarına bile götürdüm makinamı...



Biraz özgür olmak istiyorsanız, hele çalışıyorsanız, bebeğinizi sütünüzden mahrum bırakmamak adına  bir süt sağma makinası şart sevgili anneler.Satın almak istemiyorsanız Ameda'yı ya da başka markaları  hastanelerden kiralayabiliyorsunuz.

Sütünüz bol olsun....

Hoşçakalın,

Özge

AKSEL'İN DİŞ ÇİLESİ

Aksel alt ön iki dişini çok rahat çıkartmıştı. Sanırdım ki hep öyle devam edecek ta ki cuma  gecesi sabahı sabah edene kadar... O ne ızdırap olmalı ki Aksel sabaha kadar salya sümük ağladı. Ne dentinox fayda etti ne de Calpol şurup.Sabahı sabah etmek birşey değil ancak Aksel'i öyle ağlarken görüp de birşey yapamamak beni kahretti. Ertesi sabah 7'de uykuya dalabildi oğlum.

Siz de benim gibi psikopat bir anne misiniz bilmiyorum ancak ben Aksel'in tüm ilaç ve şuruplarının bir tadına bakıyorum. Doktorun tavsiye ettiği dentinoxu da dişetlerime sürdüm ancak tadından başka hiçbir uyuşma, donma etkisi hissedemedim. Zaten etkili bir krem olsa Aksel'e faydası olurdu değil mi ama...

Ben de bu stresle kanyonun içindeki eczaneye giderek derdimi eczacıya anlattım. Eczacı bana dentinoxun pek etkili olmadığından bahsetti ve Türkiye'de pek yaygın olmayan Amerikan malı bir krem önerdi. Adı baby orajel. İki çeşidi varmış ,biri gündüz için diğer gece. Epey fiyatlı olduğu ve işe yarayıp yaramayacağını bilmediğim için ilk etapta orajel nighttime'ı satın aldım. Fiyatı 38TL idi.Kremi Aksel'den önce kendi dişeti ve dilimde denedim. İlk 30 saniyeden sonra dişetlerimin donduğunu hissettim.Ayrıca doktorumuzu arıyarak bu kremin kulllanılabilinirliğini sordum. Evet uygundur Amerikan malıdır kullanabilirsin dedi.



Bunun dışında birkaç tane buzdolabında soğutulan diş kaşıyıcılardan alıp buzdolabına  attım ve gün içinde Aksel'in eline verdim, aynı şekilde metal ve plastik 4-5 çay kaşığını buzdolabında Aksel için beklettim, diş kaşıyıcılardan sıkıldığında eline soğuk kaşıklar verdim, soğuk  pırasa ve havuç da dişlemekten zevk aldığı şeyler arasında olduğu için onu da gün içinde soğuk soğuk eline tutuşturdum. En sancılı anlarında ise dülbentte buz sarıp eline verdim,bu yöntem de  dişinin ateşini almasını sağladı.   

Akşama kadar  Aksel'in tüm rutinini olduğu gibi yerine getirdikten sonra bebeğimi yedirdim,yıkadım, masajını yaptım ve ağrı kesici ateş  düşürücü  bebek fitili attım, orajel  kremimizi sürdüm ve Aksel'i sütünü içirirken uyuttum. (Okuyan herkes lütfen maşallah desin) Bebeğim sabaha kadar deliksiz uyudu.

Anneler yukarıdaki saydıklarım tabi ki çok işe yaradı ancak en çok da panik olmadan biliçli bir şekilde hareket etmemin  işe yaradığını düşünüyorum.Nedendir bilmem ancak bebekler kesinlikle panik olduğunuz ve  ne yapacağınızı bilmediğiniz anları hissediyorlar ve sizi daha da strese sokuyorlar.

Diş çıkartan bebeklere ve annelerine şimdiden kolay geldin diyorum,başta kendime...

Özge

17 Şubat 2012 Cuma

OYUN PARKI

Aksel emeklemeye başladı.İnanılmayacak kadar atik, herşey kaşla göz arasında oluveriyor artık hayatımızda...Mesela Aksel kaşla göz arasında sehpanın altına girip kafayı vuruyor, kaşla göz arasında köpeğimiz Otto'nun kulaklarına yapışıyor,kaşla göz arasında saksıyı deviriyor...

Ben sabah erkenden  işe gittiğim için haliyle aklım da oğlumda kalıyordu. Örneğin mutfakta Fatoş ablası mama hazırlarken, Aksel ya başını vurursa? Şöyle oğlumu ortasına bırakabileceğimiz, içinde oyuncaklarıyla oynayabileceği bir oyun bahçesi arayışına giriştim.O yataktan bozma plastik olanlarını ise hiç istemedim. Bebeğim yeri hissetsin, içinde biraz daha özgür olsun istedim.   Ne yalan söyleyeyim Türkiye'de bu ürünlerin  bu kadar zor bulunabilineceğini başlanğıçta  hiç düşünmemiştim. Yurtdışı sitelerinde tam istediğim gibi olan  oyun parkları   BABYDAN Playpen ve LİNDAM Playpen  firma ve ürün adları altında satılmakta ve yurtdısında TL karşılığı 150-200TL civarında. İsterseniz tek tek bölümler satın alarak daha büyük bir alan elde edebiliyor ya da ihtiyaca göre farklı konumlandırılabiliyorsunuz.




Türkiye'de ise uzun bir süre hiçbir şey bulamadım fakat sonra nasıl olduysa bir anda  mothercare'lerde satıldığını öğrendim. Fiyatı 400 TL civarındaymış.Bunun yanında parkzone adında bir şirket evlere özel bebek güvenlik ürünleri ve oyun parkları  yapıyor. Oyun parkları babydan marka ve yukarıda görülen ürün için bana  600TL fiyat verdiler.

Tüm bu araştırmalardan sonra sahibinden.com'da aşağıda  net görünmese de yukarıdaki ürünlere benzeyen ancak ahşap olması bakımından çok daha sağlıklı olan bu ürünü buldum, hem de 65TL'ye. Foto sizi aldatmasın içinde muşambadan yapılma bir altlık var, çitlerte monte edilip çocuğun çiti devirmesini engelliyor. Foto esnasında yıkandığı için onu serememiştik. Alıcı bu ürünü 3 sene önce mothercare mağazasından aldıklarını belirtti. Ancak şimdi malesef demir olanını getiriyorlar.


Ben bu oyun alanından çok memnun kaldım.Ahşap olanını bulamasaydım da demir olanını mother care mağazalarından alırdım. Bebeğinizi kontrol altında tutmak istediğiniz anlarda koyun içine oyuncaklarını da verin orada kendi kendine takılsın.Tabi ki hapishane gibi hep orada tutulmamalı bebek. Biraz oyun bahçesinde biraz ortada, biraz odasında,böyle böyle büyüyecekler işte bizim bebişlerimiz...

DOKTOR NESİM ESKİNAZİ İLE AKSELİN RUTİN KONTROLÜ


Aksel'i doktoru Nesim Bey'e kontrole götürdüm.Malum 8.ayın içinde bebeğim. Bir gün öncesinde günde 5-6 kere  kuru kuru öksürük  de başladığından bunu da kontrol ettirdim gitmişken. Daha önceki yazılarımdan Nesim Beyin çok hızlı kontrol ettiğinden bahsetmiştim.Hal böyle olunca sorularımı unutmamak için  yazarak kendisine sordum. Sizin de dikkatinizi çekeceğini düşünerek bu sorularımı ve öksürük ile ilgili teşhisini  paylaşıyorum.

Ciğerlerinde bir sorun olmadığını (çok şükür ki)ancak  burnunun dolu olduğunu tespit etti. Bunun için Akselin burnunu otribebe ile temizlenmesini ve günde 3 kere peditus şurup kullanmamızı istedi.

Soru          :   Aksel'e ciğer yedirebilir miyim?
Cevap Dr.:    Ciğer ve diğer sakadatlar kesinlikle yasak.Kolestrol sorunu yaşatırsın bebeğe. Balık- tavuk ve et yedirmen kafidir.

Soru          :  Pekmez konusunda ne düşünüyorsunuz?
Cevap Dr.:   Bebeğe  pekmez yedirmenizde bir sakınca yok.Hatta kahvaltıda pekmez yedir.

Soru          : Aksel'e ortopedik ayakkabı giydirmeye ne zaman başlayacağız?
Cevap Dr.:  Yürümeye başladığı zaman ayakkabıya geçilecek.

Soru         : Mercimek yedirelim mi?
Cevap Dr : Evet mercimek yedirebilirsin.

Bunların dışında ıspanak konusunu da konuştuk.Temel Reis çizgi filmlerinden gelen ıspanak ye, demir içerir, vitamin deposudur bilgilerinin fos olduğunu bu nedenle sebze çorbasına koymanın da bir anlamı olmadığını belirtti.


                                Çiğ pırasa yiyen bir canavar....








DEPRESYONDA MIYIM YOKSA?


Herşey iyi kötü bir rutine oturmuşken 15 gündür bezgin bekir gibiyim. İşten eve geliyorum kolum kalkmıyor.Kafamda yazacak o kadar çok şey biriktirdim ki bu uyuşuk mayışık hallerim de nereden çıktı bilmiyorum. Adeta beynim vücuduma harekete geç emri veremiyor gibi... Kafam zehir gibi çalışıyor o ayrı;  beyminden çıkan herşey tasarı olarak  kafamın bir köşesinde eyleme dönüşemeden  kalıyor....

Neyseki bu rahatsızlık veren halimden kısa bir süre önce  kurtuldum.Düşünüyorum da belki de zaman zaman çalışalım ya da çalışmayalım biz annelerin de böyle depresif ruh halleri içinde olmaya hakkı var. Kolay değil ki bir çocuğun sorumluluğunu, uykusuz hallerini, hasta hallerini kaldırmak, herşeye yetişebilmek, kocayla uyum sağlayabilmek, işe gitmek, işte hesap vermek....

İşte böyle bir 15 günün ardından gücümü yeniden topladım blogumdayım...Kafamdaki herşeyi bloga aktarma vakti...HADİ BAKALIM..

Özge

1 Şubat 2012 Çarşamba

ÇOCUK DOKTORU SEÇİMİ

Çocuk doktoru seçimi de anneler için kritik konulardan bir tanesi.  Bebeğiniz  ilk doğduğunda belirgin bir sıkıntısı yoksa aslında doktorun da yapacak çok önemli bir işi yok. Boy kilo ölçümü,bir iki pratik bilgi, anneye ev ya da cep telefonu yazılı bir kartvizit, bir iki rahatlatıcı cümle,gazlı bebek ise bir ilaç tavsiyesi  hepsi bu...

Çocuk doktoru seçerken öncelikle anne ile doktorun yıldızının barışması lazım ki anne ona güvensin bebeğini emanet etsin. Bir araştırmamda hastane çocuk doktorundan uzak durulması gerektiğine rastladım.Nedeni ise özel hastanelerin tüm doktorlara olduğu gibi çocuk doktorlarına da tahlil, röntgen,iğne kotası koyması.Bu da demek oluyor ki doktor kotasını doldurmak için sizin bebeğinize gereksiz tahlil,röntgen,iğne uygulayabilir.

Biz Aksel için çocuk doktoru olarak  Nesim Eskinazi'yi seçtik. Kendisinin teşhislerinin çok yerinde olduğunu,çocuğu gereksiz yere hırpalamadığını,ilaç yazmadığını bu nedenle de epeyce çocuk hastası olduğunu öğrendik.

İtiraf edeyim ilk randevuda epey  şaşırmıştım. Zira Suadiyedeki muayenehanesinde çocukları kontrole sabah 7 de başlıyor ve 10 gibi Nişantaşındaki muayenehanesine geçiyor. Muayenehaneye gelenler, gidenler ,kapı zili hiç bitmiyor. Tavsiyem üzerine bir arkadaşımın oğlunu  Nesim Beye  götüren annesi,kızım burası SSK gibi bir yer, ben anlamadım dediğinde çok gülmüştüm. Aynen SSK gibi hızlı bir şekilde kontrol ediyor Nesim Bey,soracaklarınızı kağıda yazmaszsanız onun enerjisi ile siz zaten sorularınızı unutuyorsunuz.  Ancak muayene ederken ki çocuğa yaklaşımı, sevmesi,her bebeğe lakap takması ve bebekleri o lakaplarla hatırlaması,anneyi cesaretlendirmesi ve en önemlisi de aslında bu işin abartıldığı kadar da anneleri yıpratmaması, strese sokmaması gerektiğine dair imaları benim için Nesim Bey'le yola devam etmemin sebepleri oldu.

Biz Aksel'le çok şükür henüz ciddi bir hastalık yaşamadık ancak Norveçteyken bir kere su çiçeği süphesiyle cebinden kendisini aradım ve o an açamasa da 10 dakika sonra bana geri dönüş yaptıki Norveçte çaresiz kalmış bir anne olarak bu dünyalara bedeldi. Bekleme odasında diğer annelerle yaptığım sohbetlerde hasta bebeklerine  koyduğu teşhislerde ve bebeği takipte çok memnun olduklarını da bizzat duymuş oldum. Ancak siz bebeğimi doktora götüreyim, muayeneden sonra oturalım bebeğimiz üzerine sohbet edelim,biz soralım o anlatsın diyorsanız Nesim Bey sizi tatmin etmeyebilir. Çünkü onun o hiperaktif enerjisi ile ne oturup sizle aheste aheste zaman harcamaya uygun ne de kapıda sıra bekleyen eşkiyalar buna izin verir.Ancak sorularınızı yukarıda belirttiğim gibi kağıda yazıp giderseniz de hepsini cevaplar.

Doktor seçecek annelere bol şans  ve sabır diliyorum....

Özge