Maraton öncesi şişik gözlerle ben....Herkes üstüne uzun kollu giyinmiş bir ben acemi sabahın 7:00'sinde o incecik turuncu tshirtle geldim.Acemilik işte....
Son zamanlarda sosyal medyanın da etkisiyle, düzenlenen maratonlar, kampanyalar, şirketlerin destek vermesi Türk halkını koşma konusuda biraz kıpırdatır gibi oldu. Ben de normalde koşmaktan kaçan ancak alabildiğince yürüyen biri olarak yeni işimdeki iş arkadaşlarımın hadi bakalım Avrasya'da koşuyoruz demesiyle tanıştım koşuyla. Avrasya maratonunda 8km koştuk... Koşamadığım yerde yürüdüm, sonra tekrar koştum, böylelikle bitirdim marotonu. İlk deneme olarak hiç de fena sayılmazdım.
Gelelim Koşarken Hissettiklerime
1-Başlangıçta aman ne kadar basitmiş koşuyorum olalalalaa nidaları attım, bizim ekipten bir adım önde koştum bir süre...
2- Bir süre sonra nefesim kesildi, dalağım şişti, susadım o noktada yürüdüm.En bitirici nokta burasıydı, ne işim var burada dedim.
3- Dinlenince tekrar koşmaya başladım zira yanımdan geçenleri görünce kendimi salak gibi hissettim.
4- Sona doğru biraz hızlandım, seyircilerin alkışlarıyla gaza geldim.
5- Ne olduysa bitişten sonra oldu. 8km'yi bitirmenin verdiği haz, salgıladığınız mutluluk hormonu kesinlikle tarifsiz. Koşanlardan hep okuyordum ancak yaşayınca ne kadar doğru olduğunu anladım.
İş arkadaşlarımla maratonu bitirdikten sonra rahatlamış ve mutlu bir haldeyiz. Aramızda kalsın ama herkese verdiler bu madalyalardan.Ancak amacımız madalya almak değildi zaten...Herkesin yarışı kendisiyle....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder