3 Aralık 2012 Pazartesi

ÇOCUKLUĞUMUZ ANAVATANIMIZDIR

Dünyanın neresinde geçerse geçsin herkesin çocukluğu özeldir ve aradan ne kadar zaman geçerse geçsin herkes o günleri hatırladığı anda o günlere derin bir özlem duyar.... Röportajlarda okuyorsunuzdur, çok fakirdik der mesela, o kadar fakirdik ki....Sonra devam eder o fakirlikte yediğimiz ekmeğin tadı artık hiçbirşeyde yok !!!!O toprakları ölmeden bir görebilsem der bir başkası, oysaki o topraklardan kurtulmak için ne mücadeleler vermiştir..

Hayat böyle birşey işte!

Çocukluğumuz üzerine atıyoruz temelleri...O temel ki hayal dünyamızın, mutluluğumuzun, hayalkırıklıklarımızın, masumiyetimizin harcını oluşturuyor. Epıctetus'un da çok güzel söylediği gibi çocukluğumuz anavatanımız oluyor ve çok tramvatik olaylar yaşamadığımız sürece çocukluğumuz gölge gibi bizi takip ediyor,hiç unutturmuyor kendini...

Bir çocuk anavatanında  ne ister hiç düşündünüz mü?


Anne babası yanında olsun ister, annane babanne ve dedeler tarafından şımartılsın, başı okşansın,takdir edilsin ister. Aynı şehirde aynı arkadaşlarla, aynı okulda  bir çocukluk ister. Aynı bakkaldan abur cubur almak ister...Her sene başka bir otelde tatil yerine düzenli bir yazlık evi ve yazlık arkadaşları olsun ister...Rutin güven verir çocuğa, kendi  anavatanında mutludur çocuk..Başka bir şehir herşeye yeniden başlamaktır çocuk için, dipsiz bir kuyudur...O nedenle taşınmaları hep zor olur bir çocuğun...

Ama evdeki  hesap çarşıya uymaz her zaman. Büyüklerin dünyasında taşınmalar, boşanmalar, ölümler, maddi sıkıntılar, çalkantılar o anavatanın depremleri olarak yerini alır. O minicik çocuk yüreğiyle katlanır bunlara, kendince anlamlar yükler, unuttur bir kısmını...


Kendi  anavatanında kendi rutininde mutlu çocuklar yetiştirmek dileğiyle ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder